top of page
  • Efe Tuncay

Çehov'un Silahı Nedir?

Bu kavram Anton Chekhov adlı Rus yazar tarafında ortaya atılmıştır. Kurala göre bir filmde ekrana gelen tüm detaylar ve objeler filmin bütünlüğüne hizmet etmelidir.


Bu kural sadece objelere değil, filmin geneline de uygulanabilir. Bir sahne çıkartıldığında, film etkisinden ve anlatısından bir şey kaybetmiyorsa genellikle o sahneyi çıkartmak daha doğrudur. "Çehov'un Silahı", temel olarak bu düşünce üstüne kuruludur.


Anton Chekhov

Sadece sinema eserleri için değil, tiyatro oyunları, romanlar ve hikaye anlatıcılığının her formunda uygulanabilir. Ana akım tarafından benimsenmiş bir kuraldır. Çünkü film bittiğinde filmin türüne de bağlı olmakla birlikte genellikle seyirciyi tatmin etmekte, hikayenin başından beri bırakılan tüm kırıntıların daha büyük bir amaca hizmet ettiğinin fark edilmesi, sinemanın gerçek hayatı taklit etmeyen, kurgusal yönünü ön plana çıkartmaktadır.

Diğer yandan bu durum beraberinde tahmin edilebilirlik sorununu getirmektedir. Sinema diline ve anlatısına alışkın olan, bu kurala vakıf seyirci, tüm detaylarda alt anlamlar aramakta, Puzzle çözer gibi verilen kırıntıları takip ederek filmin sonunu tahmin edebilmektedir.


Gerçek hayatta her zaman karşılaştığımız her bilgi bizi bir sonuca ulaştırmaz. Bazen yan yollarla, beklenmedik sonlarla ve anlamsız durumlarla karşılaşırız. Sinemanın gerçek hayatı temsil etmesi gerektiğini savunan ve daha gerçekçi işlere imza atmak isteyen bazı yönetmenler Çehov'un Silahı kuralını bilinçli olarak yıkarlar.

Bu kişiler çoğunlukla bağımsız film yönetmenleri olsalar da, zaman zamam ana akımdan da bu görüşü savunan yönetmenler çıktığını söyleyebiliriz. Quantin Tarantino'nun "One Upon a Time at Hollywood" filmi bu konuya örnek olarak gösterilebilir. Film boyunca birbirini desteklemeyen ve bütüne hizmet etmeyen pek çok sahne görürüz. Hatta neredeyse film bu tür sahnelerin bir kolajı gibidir. Seyirci bu tür filmleri izlerken konuyu takip etmekte zorlanır. Sanki konuşmayı bildiği bir dilin ağır şiveli halini dinliyor gibidir. Neden sonuç ilişkisini kuramadığı noktada insanlar ikiye ayrılır. Kimileri bunu sever zevk alır, kimileri de sevmez rahatsız olur.

Bana gelirsek... Gerçek hayat yer yer anlamsız durum ve olaylara, yer yer sıra dışı tesadüflere gebedir. Hayatın kendisinden bağımsız olarak, bizim ona bakışımız (Kadrajımız) da onu nasıl deneyimlediğimizi etkiler. Sanat ve dolayısıyla sinema da bu bakışın estetik ile yoğurulmuş bir formudur. Dünya aynı Dünyadır. Yönetmen onu soluk ya da canlı, sıkıcı ya da heyecanlı, kurgu ya da gerçek (Kendi gerçeği) göstermeyi seçer. İzeyicinin gerçekliği yönetmeninki ile ne kadar örtüşüyorsa, veya yönetmen onu kendi gerçekliğine ne kadar iyi ikna edebiliyorsa, seyirci filmden o ölçüde mutlu ayrılır. Bazı seyirciler ise sinemada kendi gerçekliklerinin tam zıttını, hayatlarında eksik olan şeyi ararlar... Siz hangisisiniz?

Efe Tuncay

bottom of page