Teknolojinin gelişmesi ile kamera türleri ve özellikleri de evrilmekte, potansiyel tüketicilerin bir cihazda aradığı nitelikler her geçen gün değişmektedir. Gelin fotoğrafçıların veya sinemacıların bir kamera satın alırken hangi kriterlere dikkat etmeleri gerektiğini birlikte inceleyelim.
Kamera kelimesi Latince oda demektir. "Camera Obscura" yani karanlık oda teriminden türemiştir. Geçmişte fotoğraf çekmek için üstünde delik olan kutular kullanılmış, delikten içeri giren ışığın taşıdığı bilgi, çeşitli kimyasallar yoluyla sabitlenerek fotoğrafçılığın ilk örneklerini ortaya koymuştur. Yukarıya baktığınızda bu güne dek çekilmiş ilk fotoğrafı görebilirsiniz.
Zamanla kamera türleri kendi içinde dallara ayrılmış, farklı ihtiyaçlara cevap verecek şekilde tüketici ile buluşmuştur. Dijital döneme geçilmesi ve sosyal medyanın yaygınlaşması ile kameranın popülaritesi daha da artmış, kimileri son teknolojileri ilk fırsatta satın alırken, kimileri nostaljik duygularla analog fotoğrafçılığa geri dönmüştür. Bu dönüşün en büyük sebeplerinden biri ise çoğaltılabilirlik kavramıdır. Dijitalin çoğaltılabilir oluşu kimi çevrelerin gözünde onun değersizleşmesine sebep olmuştur. Bu da dijitalin tekilleşmesi gibi yorumlayabileceğimiz NFT kavramının doğmasını sağlayan faktörlerden biridir.
İster analog fotoğrafçılığa merak salmış bir romantik olun, ister Stock sitelerine içerik üreten bir "Filmmaker", kamera alırken ihtiyaçlarınız doğrultusunda ürünler tercih etmelisiniz.
Sensör Boyutu & Türü
Kameranın sahip olduğu sensör tipi ve boyutu, elde edilen görüntünün kalitesini etkileyen en önemli faktörlerden birisidir. Sensör, kameraya giren ışığın düştüğü ve dijital veriye dönüştürüldüğü alandır. Sensör boyutunun büyümesinin çeşitli avantajları vardır.
Sensör büyüdükçe net alan derinliği elde etmek kolaylaşır.
Sensör büyüdükçe cihazın gece kaydettiği görüntülerde daha az parazit (Noise) olur.
Sensörü büyük olan kameraların dinamik aralığı da genellikle daha geniştir.
Sensör dünyasına girdiğinizde sıkça duyacağınız terimler ise Full Frame ve kırpma payıdır (Crop Factor). Full Frame sensöre sahip kameralar daha ağır ve daha pahalı olamaları dışında, kırpma payına sahip kameralara göre avantajlı konumdadır. Full Frame sensör, analog dönemde kullanılan 35mm filme denk düşer. Bu sebeple Full Frame sensörler zaman zaman 35mm ve benzeri isimlerle de anılabilirler.
Basitçe açıklamak gerekirse, Full Frame sensöre sahip bir cihazınızın olmasının en büyük avantajlarından biri üstüne taktığınız lensin odak uzaklığının herhangi bir kırpılmaya maruz kalmadan olduğu gibi bilgiyi kameraya aktaracak olmasıdır. Bu da demektir ki kameranızın üstüne 50mm odak uzaklığına sahip bir lens taktığınızda elde ettiğiniz görüntü 50mm lensle çekilmiş gibi gözükecektir. Diğer taraftan kırpma payına sahip bir cihaza taktığınız 50mm lens 75mm gibi sonuç verebilir. Bu değer, o cihazın kırpma payına bağlı olarak değişir.
Amatörler bunu çok dert etmese de, profesyonel fotoğrafçılar ve sinemacılar hem daha önce saydığım faydalar sebebi ile, hem de takılan lenslerin tutarlı sonuç vermesi için tercihlerini Full Frame'den yana kullanırlar. Kısacası eğer paranız varsa ve bu işleri sadece basit bir hobi olarak görmüyorsanız siz de tercihinizi Full Frame'den yana kullanın derim.
Kayıt Çözünürlüğü
Bir kameranın kaydedebileceği en yüksek çözünürlük değeri önemlidir, ancak tek başına bir anlam ifade etmez. Örneğin 8K kayıt yapabilen bir kameranın sensörü küçükse, dinamik aralığı darsa ve Bit Depth değeri düşükse, elde ettiğiniz görüntü telefonla çekilmiş gibi gözükebilir.
Eğer bu kavramlara aşina değilseniz kafanızda şuna benzer bir çözümleme yapabilirsiniz. Bir havuzu enine ve dikine kutucuklara böldüğünüzü hayal edin. Kutucuk sayısı kadar, havuzun boyutu ve her kutucuğun içinde ne kadar su barındırabileceği de önemlidir. Günümüzde sektör standardı yavaş yavaş Full HD'den 4K'ya doğru evrilmektedir. Alacağınız kamera ne kadar yüksek çözünürlüklükte çekim yapabiliyorsa, o oranda geleceğe yatırım yapmış olursunuz.
Fotoğrafçılıkta ise çözünürlüğün artması özellikle baskı alınacağı zaman bir avantaj olarak karşımıza çıkar. Sosyal medyada paylaşılacak görüntüler için, yüksek çözünürlüğe sahip olmak çok önemli bir parametre değildir. Bu sebeple bir kamera almadan önce kendinize çektiğiniz görüntülerle ne yapacağınızı sormanızda ve verdiğiniz cevap doğrultusunda bir cihaz seçmenizde fayda var.
"Yüksek çözünürlük, her zaman kaliteli görüntü demek değildir." - Bir Moğol Atasözü
Bit Derinliği (Bit Depth)
Bu değerin artması kameranın kaydettiği renk skalasının genişliği, dolayısı ile veri miktarı ile doğrudan ilgilidir. Giriş seviyesi cihazlarda genellikle karşımıza çıkan temel değer 8 iken, pahalı sinema kameraları 10, 12, 14 gibi Bit Depth değerlerine sahip olabilir. Eğer sinematik görseller ortaya koymak ve çektiğiniz videolar üstünde ağır renk manipülasyonları yapmak istiyorsanız, en az 10 Bit Depth değerine sahip bir cihaz almanızı öneririm.
Not: Bu öneri 2022 yılını referans almaktadır.
FPS (Frame Per Second)
FPS terimi kameranın saniyede çektiği kare sayısını belirtir. Video için de seri fotoğraf çekimi için de kullanılır. Gözün hareketteki devamlılığı algılayabileceği minimum FPS sayısı saniyede 12 karedir. Sinema filmlerinin standardı 24, televizyon için çekilen görüntülerin standardı 25 (Avrupa) ve 30 (Amerika) FPS'tir. Televizyon formatı ülkeden ülkeye değişkenlik göstermektedir. Filmlerde sıkça karşımıza çıkan ağır çekim (Slow Motion) görüntüler 50, 120, 240 veya daha yükek FPS değerlerinde kayıt yapabilen kameralar aracılığıyla çekilir. Bu tip görüntüler 24, 25 veya 30 Frame Rate'lik kurgu sekanslarına konulduğunda bu sekansların FPS sayılarına bölünürler ve haliyle gerçek zamanlı algıladığımız hareketin yavaşlatılmış bir formunu sunarlar. Kameraların her çözünürlük değerinde çıkabilecekleri en yüksek FPS değeri vardır. Örneğin almayı düşündüğünüz kamera Full HD ayarlarda en fazla 240 FPS'e kadar çıkabiliyorken, 4K ayarlarda 120 FPS'e kadar çıkabiliyor olabilir. Bu noktada kendinize sormanız gereken soru, ağır çekim özelliğine gerçekten ihtiyacınızın olup olmadığı, eğer varsa ağırlıklı olarak üretim yapacağınız çözünürlüğün ne olduğu ve bu çözünürlük değerinde kaç FPS'e kadar çıkmanın çekeceğiniz hikayelerin anlatı diline yeterli ölçüde katkı sağlayacağıdır.
Ek bilgi 1: Diyelim ki Amerikan televizyonları için 30 FPS ile bir reklam filmi çekiyorsanız, enstantaneyi 60, 90, 120, 150 gibi FPS'in katlarında tutmanız daha iyi sonuçlar almanıza olanak tanır. Unutulmamalıdır ki enstantane (Shutter Speed) en az FPS kadar olmalıdır. Bu kural sebebi ile örneğin 240 FPS ile Slow Motion bir video kaydediyorsanız enstantaneniz de en az 240 olmalıdır. Enstantane yükseldikçe kameraya giren ışık miktarı azalır. Işık miktarını dengelemek için ideal olan diyaframın düşürülmesidir. Çünkü ISO'nun arttırılması Noise denen bozulmaların yaşanmasına sebep olur. Tüm bu sebeplerle ağır çekim kullanılacak sahnelerde bolca ortam ışığına ihtiyaç vardır.
Ek bilgi 2: Yüksek FPS değerlerine çıkmanın mümkün olmadığı, sinemanın ilk dönemlerinde, filmler 12 FPS çekilip iki kat hızlı oynatılırdı. Bu sayede seyirci 24 karelik konforlu bir izleme zevkine kavuşurdu. Ancak bu durum hareketlerin olduğundan hızlı gözükmesin sebep olurdu. Charlie Chaplin filmleri bu konuya örnek olarak gösterilebilir.
Yüksek Dinamik Aralık (HDR)
HDR terimi High Dynamic Range yani yüksek dinamik aralık kelimelerinin kısaltmasıdır. Bu kısaltma televizyon ve kamera alırken sıkça karşımıza çıkar. Nasıl Bit Depth kameranın kaydettiği renk çeşitliliğini niteliyorsa, dinamik aralık da görüntüdeki en parlak ve en koyu ışık aralığını niteler. Dinamik aralığın geniş olması kameranın daha fazla ışık verisi kaydetmesini ve detaylı, canlı, kontrastı yüksek görüntüler ortaya çıkartmasını sağlar. Dinamik aralığın geniş olması, kurgu aşamasında videoları manipüle ederken de size esneklik kazandırır.
Eğer karlı bir arazide zenci bir adamı çekecekseniz. Dinamik aralığı çok geniş bir kameraya ihtiyaç duyarsınız. Çünkü aksi taktirde pozlamayı zenci adama göre yaptığınızda aydınlık alanlar patlar (Aydınlık alanlar veri içermez) karlı alanlara göre yaptığınızda zenci adam patlar (Karanlık alanlar veri içermez).
Genellikle telefon kameralarının dinamik aralıkları dardır. Bu da sıkça kaşılaşılan bazı sorunlara sebep olur. Manzara fotoğrafı çekerken karaktere göre pozlayınca gökyüzünün kömür gibi olduğunu, gökyüzüne göre pozlayınca çektiğiniz kişinin aniden karardığını hatırlarsınız. İşte bu sorun cep telefonlarının dinamik aralıkları ile ilgilidir. Her ne kadar günümüzde telefonlara ikinci üçüncü kameralar eklenerek net alan derinliği, dinamik aralık ve benzeri sorunların üstesinden gelinmeye çalışılsa da, hızla gelişen telefon endüstrisinin video ve fotoğrafçılık konusunda profesyonel kameraları yakalamak için daha çok çabalaması gerektiğini söyleyebiliriz.
Video sanatların aksine fotoğrafçılıkta kamerayı kıpırdatmadan aynı fotoğrafı farklı pozlama değerleri ile birden fazla kez çekmek ve bu fotoğrafları Photoshop ve benzeri çeşitli programlar kullanarak birleştirmek mümkündür. Bu sayede kameranız geniş bir dinamik aralığa sahip olmasa bile aynı etkiyi dolaylı yoldan elde edebilirsiniz.
Profesyonel kameralarda dinamik aralık Stop değeri ile ölçülür. Yarı profesyonel ve profesyonel kameralarda 8 Stop 10 Stop gibi değerlerle sıkça karşılaşabilirsiniz. Pahalı sinema kameraları genellikle 13 ila 20 Stop civarında bir dinamik aralığa sahiptirler. YouTube üstünden almayı düşündüğünüz kameranın test görüntülerini izleyerek bu konu hakkında daha detaylı bilgi edinebilirsiniz.
Global Shutter & Rolling Shutter
Global Shutter ve Rolling Shutter arasındaki temel fark Global Shutter'da sensörün üstüne düşen veriyi topluca tek seferde işlemesi, Rolling Shutter'da ise satır satır işlemesidir. Rolling Shutter'ın en büyük dezavantajı objeler ya da kamera hızlı bir biçimde hareket ettiğinde, görüntüde bir esneme efekti yaşanır. Bunun sebebi sensöre düşen tüm verinin tamamı işlenmeden objenin yerinin değişmesidir. Sensör boyutu daha büyük olan kameralarda bu bozulma daha da artar, çünkü verinin işleneceği daha fazla alan vardır.
Piyasada yer alan kameraların çoğu üretim kolaylığı ve maliyetler sebebi ile Rolling Shutter'a sahiptir. Daha şu ana kadar Global Shutter/Rolling Shutter ikilemi sebebi ile alacağı kameradan vaz geçen biri ile tanışmadım. Genelde insanlar satın alacağı kameraya karar verir ve bu iki türden hangisi o kamerada varsa buna razı olur. İstisnalar olmakla birlikte çoğunlukla genel tüketiciye hitab eden kameralarda Rolling Shutter varken, üst segment kameralarda Global Shutter yer alır.
Lens Yuvası
Lens yuvasının türü kimi insanlar için en ufak bir önem ifade etmezken, kimi insanaların bir kamerayı alırken baktıkları ilk özellik olabilir. Kişinin tutumunu belirleyen en temel nokta, bir lens ailesine sahip olup olmadığıdır. Örneğin EF tip yuvaya sahip bir sürü lensiniz varsa, bu tip yuva ile uyumlu bir kamera (Başta Canon olmak üzere...) almaya mecbursunuz. Bu lensleri başka tip yuvaya sahip bir kamera ile kullanmanın tek yolu adaptörlerdir. Adaptörler pahalı olmakla birlikte, yer yer görüntüde "Vignette" benzeri çeşitli bozulmalar yaşanmasına sebep olabilirler. Bazen lenslerin sahip olduğu Oto Focus ve benzeri özellikler de yine bu adaptörlerle birlikte kullanılamayabilmektedir.
"Profesyoneller kameraya lens değil, lense kamera alırlar. Dolar 14 olmuşken Türkiye'de ikisini de alamazlar."
Mikrofon Girişleri
Sinemada kullanılan profesyonel diye adlandırdığımız tipte mikrofonlar, çoğunlukla XLR kabloları ile kayıt cihazlarına ve kameralara bağlanırlar. Bu tip kablolar ilettikleri kaliteli ses ve uzun boyutlarına rağmen düşük gürültüye (Noise) sahip olmaları sebebi ile tercih edilirler. Bu sebeple film yapım şirketleri, haber kanalları ve canlı yayın yaparken kullanılan stüdyo kameralarında genellikle XLR veya Mini XLR mikrofon girişleri bulunur.
Öte yandan aynasız fotoğraf makinelerinde DSLR kameralarda çoğunlukla XLR girişi yerine Mini Jack girişi bulunur. Mini Jack ile kameraya ya da kayıt cihazına bağlanan mikrofonlar, genellikle daha amatör kullanım amaçlarına hitab eder. Mini Jack tipi kablo kullanan mikrofonların YouTube ve benzeri platformalara içerik üreten kişiler tarafından sıkça tercih edildiğini görebilirsiniz. Bu tip kablolar kısayken seste çok bozulmaya yol açmasa da, uzun olanları ses kalitesini önemli ölçüde bozabilmektedir. XLR ve Mini Jack tipi çıkışları birbirlerine dönüştürmek çeşitli adaptörler yardımı ile mümkündür. Ancak bu adaptörler çoğunlukla kalite kaybı yaşanmasına sebep olurlar.
Ek bilgi: Ses kayıt cihazları kameralara göre daha kaliteli ses kayıt özellikleri sunarlar. 24bit 96Khz gibi yüksek değerlerde ses kaydı yapmak istiyorsanız kayıt cihazı tercih edin.
Ek bilgi: Shotgun tipi mikrofonlarla nasıl ses kaydı yapılacağını merak ediyorsanız şu yazımı okuyabilirsiniz. https://www.efetuncay.com/post/shotgun-mikrofon-ile-ses-nasil-kaydedilir
Hareket Edebilen Dahili Monitörler
Hareket edebilen ekranlar, genellikle YouTube ve benzeri platformlara içerik üreten kişiler için piyasaya sürülen kameralarda kaşımıza çıkarlar. Temel amaç, kayıt yaparken kişinin dahili monitörü farklı açılardan görebilmesidir. Bu özellik kendini çeken kişilerin işlerini kolaylaştırmaktadır.
Sinemada referans monitörleri yaygın bir şekilde kullanıldığı için, kameralarda bu özelliğe pek ihtiyaç duyulmaz. Hatta kimi sinema kameralarının dahili monitörü bile yoktur. Doğrudan harici monitöre ihtiyaç duyarlar.
Dokunmatik Ekranlar (Touch Screen)
Dokunmatik ekranlar artık bir lüks olmaktan çıkmış ve kameraların ayrılmaz bir parçası haline gelmeye başlamıştır. Parmağınızla dokunduğunuz noktaya netlemek ve benzeri bir sürü kolaylık sağlarlar. Eğer bütçeniz izin veriyorsa çağı yakalamak adına dokunmatik ekrana sahip bir kamera almaya çalışın.
Otomatik Netleme & Netlik Takibi
Son dönemde piyasaya çıkan aynasız fotoğraf makinelerinde otomatik netleme ve netlik takibinin çok gelişmiş örneklerine rastlamak mümkündür. Bu tip kameralar yapay zeka yardımı ile vücudun omuz, bacak, surat gibi parçalarına netlik yapıp kişi hareket etse bile netliği bu bölgelerde tutabilmektedir. Kendisini videoya çeken kişiler için ise surata otomatik netleme yapma özelliği çok kullanışlıdır.
Genellikle otomatik netleme veya netlik takibi özelliğinin sinema kameralarında olmadığını görürüz. Bunun sebebi film setlerinde Focus Puller denilen ve tek görevi netlik takibi yapmak olan kişilerin çalışmasıdır. Sinema sektöründe iş akışı daha farklı olduğu için tüketici konumundaki şirketler bu özelliği talep etmemekte, üretici firmalar da genellikle bu özelliği ürünlerine koymamaktadır.
Ek bilgi: Eğer netlik konusunda daha fazla bilgi almak isterseniz bu yazımı okuyabilirsiniz. https://www.efetuncay.com/post/focus-puller-follow-focus
Sarsıntı Giderme (Stabilizer)
Sarsıntı giderme özelliği konu video çekimi olduğunda kişiye kreatif yönünden esneklik sağlar. Bu özellik, lenslerde de, kameraların kendisinde (Body) de olabilir. DSLR ve aynasız diye adlandırdığımız kamera türlerinde sıkça kaşımıza çıkar. Sinema kameralarında genellikle bulunmaz. Çünkü bu tip kameralar zaten çoğunlukla hareketli çekimlerde çeşitli Gimbal veya Shoulder Rig sistemleri ile birlikte kullanılırlar.
Ek bilgi: Sarsıntılı görüntüleri yapım sonrasında düzletmenin bazı yolları (Warp Stabilizer) olsa da ideal olan sarsıntısız bir görüntü kaydetmektir. Kimi yönetmenler filmin anlatı diline hitab ettikleri için özellikle sarsıntılı görüntüleri tercih ederler.
Batarya Tüketme Hızı
BMPCC 4K ve 6K başta olmak üzere bazı kameralar bataryalarını su gibi içebilmektedir. Satın almadan önce kullanıcı yorumlarını okuyarak batarya konusunda ekstra yatırım yapmanız gerekip gerekmediğini araştırabilirsiniz. Eğer kamerayı video çekmek amacı ile alıyorsanız ve uyumlu dahili bataryalar çok hızlı tükeniyorsa paranızı onlarca dahili bataryaya harcamak yerine, çeşitli harici güç kaynaklarına harcamayı da düşünebilirsiniz.
Uyumlu Depolama Cihazları
Bazı kameralar çok yüksek hızlarda veri kaydı yaptığı (Bit Per Second) için tam performanslarını sergileyebilmek adına sadece belli hızları destekleyen harici depolama alanları ile kullanılmaları gerekebilir. Satın alacağınız kameranın veri kaydetme miktarını ve hızını araştırıp harici depolama alanlarına ekstra bir bütçe ayırmanız gerekip gerekmediğine bakabilirsiniz.
Raw Video Kaydı Seçeneği
Raw çiğ/işlenmemiş anlamına gelmektedir. Nasıl fotoğrafçılıkta Raw çekilen bir fotoğraf daha büyük boyutlara erişebiliyor ve üstünde daha fazla renk manipülasyonu yapılmasına olanak tanıyorsa, videoda da durum aynı şekildedir. Özellikle sert renk manipülasyonlarının uygulandığı sinema filmlerinde RAW video kaydı yapmak kurgu ve renk tasarım sürecinde elinizi güçlendirecektir.
Dahili ND Filtre
ND filtrenin ne olduğunu, "Sinema & Fotoğrafçılıkta Kullanılan Filtreler" adlı yazımdan okuyabilirsiniz. Dahili ND filtre özelliği genellikle sinema kameralarında bulunur. Çoğu kişi için olmazsa olmaz bir parametre değildir. Varlığı mutlu eder. Yokluğu fazla üzmez. Çünkü harici olarak satın alınıp lense takılabilmektedir.
Malzeme Kalitesi
Malzeme kalitesi de bir kamerayı alırken dikkat edilmesi gereken temel unsurlardan biridir. Alüminyum kaplamalar, sert plastik alışımlar çoğunlukla sağlam gövdeler ortaya koysa da, cihazın ağırlığını negatif yönde etkileyebilir. Bu noktada kameranızı hangi koşullar altında kullanacağınıza karar verip, bu koşullara en uygun gövdeye sahip kamerayı almanız işlerinizi kolaylaştıracaktır. Örneğin çölde veya arazide sıkça çekim yapacaksanız toza dayanıklı, sürekli yağmur alan bir yerde çekim yapacaksanız suya dayanıklı, sürekli seyahat halindeyseniz hafif bir gövde tercih etmeniz gerekebilir. Yapıldığı malzeme dışında, sonradan alabileceğiniz Case ve benzeri aparatlar ile kameranızı bazı durumlara adapte olabilecek şekilde kişiselleştirebilirsiniz.
Popüler Kamera Türleri
Dijital Sinema Kameraları
Günümüzde bu türdeki cihazlar film prodüksiyon şirketleri tarafından dizi ve film çekimlerinde kullanılmaktadır. Tahmin edebileceğiniz gibi video ile ilgili özelliklerinin gelişmiş olmasıyla ön plana çıkarlar. Yüksek FPS değerlerine (Slow Motion) çıkabilmek, sinemada sıkça kullanılan XLR ses çıkışına sahip olmak, dahili ND filtre bulundurmak, SSD ve benzeri harici depolama alanlarına yüksek boyutlu veriler kaydetmek, RAW formatta video çekebilmek gibi özellikleri ile bilinirler.
Sony, Canon gibi tanınan markaların sinema kameraları olmakla ile birlikte Red, Blackmagic, Arri gibi sadece sinemaya ve televizyona yönelik ürün üreten markalar da vardır.
Aynasız Fotoğraf Makineleri
Aynasız fotoğraf makineleri fotoğrafçılardan YouTuber'lara kadar çok geniş bir hedef kitlesine hitap etmektedir. DSLR fotoğraf makinelerinden en büyük farkı vizörde bulunan optik bakacın (Ayna mekanizmasının) yerini dijital bir bakacın alamasıdır. Ayna sisteminin atılması, aynasız fotoğraf makinelerinin boyutlarının küçülmesini ve ağırlıklarının azalmasını sağlamıştır. Otomatik netleme özelliklerinin daha iyi olması, seri fotoğraf çekerken daha iyi performans vermeleri, sessiz çalışmaları, daha fazla otomatik odak noktasına sahip olmaları gibi bazı önemli avantajları vardır.
Son dönemde Sony ürettiği aynasız kameralar ile popülerlik yakalamış ve Sony Alpha 7S ve 7R serileri ile sektöre yön vermiştir. Özellikle gelişmiş modellerde yer alan ileri seviye video özellikleri ve nispeten daha ulaşılabilir fiyatları, sinemaya yeni adım atan kişileri de cezbetmektedir.
Hem fotoğrafçılıkla ilgilenmek, hem de kısa videolar, reklam filmleri, vlog serileri çekmek istiyorsanız ve bütçeniz dijital sinema kameralarına yetmiyorsa, aynasız makineler sizin için biçilmiş kaftan olabilir. Sinema kameralarına göre en büyük dezavantajları dinamik aralıları, Bit Depth değerleri, uzun çekimlerde ısınabilmeleri, dahili ND filtre barındırmamaları ve çoğunlukla XLR ses çıkışlarına sahip olmamalarıdır. Avantajları ise sinema kameralarında karşımıza pek çıkmayan otomatik netlik takibi yapmak, titreşim engellemek, (Stabilizer) hafif olmak, hareket edebilen bir dahili monitöre sahip olmak gibi özelliklerdir.
DSLR Fotoğraf Makineleri (Digital Single Reflex Camera)
DSLR fotoğraf makineleri aynasız fotoğraf makineleri ile hemen hemen aynı tipte bir tüketici profiline hitap eder. Teknolojik olarak baktığımızda onların atası konumundadırlar. Aynasızlardan en belirgin farkları daha hantal ve ağır olmalarıdır. Dijital yerine optik vizöre sahiptirler. Optik vizör içinde bir ayna mekanizması bulundurur. DSLR cihazları hantallaştıran bu mekanizmadır. Her ne kadar görüntüyü işleme biçimleri dijital olsa da, vizörleri analog fotoğraf makinelerinkine benzer. Analog-dijital yelpazesinde analoğa daha yakındırlar. Aynasız cihazlara göre bir üst başlıkta saydığım dezavantajlara sahiptirler.
Video çekme özelliğinin DSLR fotoğraf makinelerine geldiği ilk ürün Nikon D90'dır. Daha sonra Canon'un piyasaya sürdüğü 5D Mark 3 modeli tüm dünyada büyük yankı uyandırmış ve ilk kez DSLR cihazlar elde ettikleri sinematik görüntüler sebebi ile film sektöründe, özellikle de bağımsız filmlerde kullanılmaya başlanmıştır. Hala üretimleri devam etse de, gelecekte yerlerini tamamen aynasız fotoğraf makinelerine bırakacakları ortadadır. Bu sebeple eğer aynasız mı yoksa DSLR mı ikilemine düşerseniz mümkünse geleceğe yatırım yapmak adına tercihinizi aynasızlardan yana kullanın.
Aksiyon Kameraları
Aksiyon kameraları her türlü koşula dayanıklı yapıları ile bilinirler. Vücudun farklı kısımlarına, bisikletlere, arabalara takılabilecek pek çok aparatla birlikte satılırlar. Spor tutkunlarının ve maceracıların vazgeçilmezidirler. Genellikle sahip oldukları koruyucu kap sayesinde suyun altında da çekim yapabilirler. Üstelerindeki lens sabittir. Geniş açı veya balık gözü dediğimiz ekstra geniş açı lensler vardır. Bu lenslerin özelliği düşük net alan derinliğine sahip olmalarıdır. Bu sayede ön arka demeden tüm çerçeveyi net olarak kaydeder. Bu türde 2022 yılı itibariyle lider marka GoPro'dur.
Drone'lar
Havadan yapılan çekimler sinemanın erken dönemlerinde helikopter aracılığı ile gerçekleşirdi. Bu sebeple büyük bütçeli Hollywood şirketlerinin tekelindeydiler. Günümüzde Drone'ların yaygınlaşması ve fiyatlarının düşmesi ile artık genel tüketici bu ürünlere erişebilir oldu. Bu da düşük bütçeli yapımlardaki hareket alanını arttırdı. Drone'ların yaygınlaşması ile birlikte Drone pilotluğu, Drone kullanım lisansı gibi terimler de türedi. Drone'ların uçurulup uçurulamayacağı bölgeler devletlerce belirlendi. Drone pilotluğu çok keyifli bir hobi olmanın yanında film prodüksiyonlarının yapım kalitesini dramatik derecede arttıran etkenlerden biri konumuna geldi. DJI markası son yıllarda bu alanda diğer markalardan bir adım öne çıktı.
CepTelefonları
Yukarıda da bahsettiğim gibi cep telefonları çok büyük gelişmeler kat etti. Eksiklerini çeşitli yazılımlarla, yapay zeka ve çoklu kamera teknolojileri ile kapatmaya çalıştılar. Net alan derinliği, dinamik aralık gibi konularda çok yol aldılar. Hatta öyle ki bazı yönetmenler cep telefonu ile dizi/film çekemeye kadar giden çeşitli deneysel arayışlara girişti. Cep telefonlarındaki bu ani gelişim fotoğrafçıları ve sinemacıları heyecanlandırsa da, hala cep telefonunun bir sinema kamerası ile karşılaştırılabilmesi için geliştirilmesi gereken çok özelliği var. Eğer sosyal medyaya içerik üretmek, hızlı ve efektif sonuçlar almak istiyorsanız cep telefonları size göre olabilir. Ama çizginin profesyonel tarafına adım atmak istiyorsanız, uzun vadede ihtiyaçlarınızı karşılayamayacaktır.
Kapanış
Bunlarla sınırlı kalmamakla birlikte daha pek çok kamera türü vardır. Uzun bir yazı olduğu için sadece en popüler olanlarına değinmek istedim. Unutulmamalıdır ki kamera kadar onu kullanan kişinin yaratıcılığı da bir o kadar önemlidir. İyi bir kameraya sahip olmanız başarılı işler çıkartmanın ön koşulu olmadığı gibi, bazen en yaratıcı fikirler imkansızlıklardan doğar.
Efe Tuncay
Commenti